Bugün geriye dönüp baktığımızda genel olarak köklü ve geçmişi kağıtları, belgeleri aşan uçsuz bucaksız bir kültürümüzle karşı karşıyayız. Bu kültürü ele aldığımızda geçmiş ile bir köprü kurup incelemek oldukça önemlidir. Tarihte Türkler her zaman bir yerlerde bir şekilde kendilerine yer bulmuştur. Gerek savaşlarıyla, gerek yurt arayışlarıyla, gerekse bağımsızlık için yaptığı mücadelelerde veya hayvancılıkta, sanat eserlerinde, edebiyatlarında, madencilikle ve yaşamlarına bağlı olan sporlarıyla her zaman birileri tarafından örnek alınmış ve buna bağlı olarak incelenip, araştırılmışlardır. Bilginin hızlı yayılması ve kolay ulaşılmasıyla da birçok insan bu konulara yavaş yavaş hâkim olmaya başlamıştır. Bu durum, kendi kültürümüzü tanımamızın yanında geniş kitle ve coğrafyalara da yayılması açısından önem arz etmektedir.
Yalnızca bizim ülkemizde olduğunu düşündüğüm mazimizden ülke, lider veya bölge seçip onlar üzerinden kahramanlıkların alınması ya da örnekler verilerek “biz şöyleydik, biz böyleydik” gibi şeylerden bahsedilmesi bir noktada güzel olsa da büyük oranda geçmişi birbirinden ayırmak veya bazı gerçekleri unutmak, yok saymak tarihin izah ve idrak noktasında bizler için bir problem oluşturabilir. Örneğin Osmanlı’nın I. Murad zamanında açtığı ve uzun yıllar hizmet eden “Yeniçeri Ocağı”nın Kapıkulu teşkilatında devşirmelerden oluşmasıyla, Büyük Selçuklu devleti ve bunun gibi Türk-İslam devletlerinde kendine yer bulan Has askerlerin benzerlik göstermesi ve daha da geriye gidecek olursak ilk kez Asya Hunlarında (MÖ.209) görülen düzenli ordunun (10’lu sistem) bu teşkilatların temelini oluşturduğunu görmemiz önem arz etmektedir. Asya Hunlarının ardından kurulan tüm Türk devletlerinde bunların örnek alındığı ve üst üste tasarımın geliştirilerek ve doğal olarak Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde geliştirildiği de unutulmamalıdır. Bu bilerek ya da bilmeyerek yapılan tüm unutkanlıklar en çok bizim kültür ve tarihimize zarar vermesinin yanında gelecek kuşaklara da şüphesiz zarar vermektedir. Halbuki tarihimiz birkaç devlet ya da liderden ibaret değil ki, bu yüzden geçmişimizi bütün yönleriyle ele almalı ve bu da bizim kültürel bilincimizi güçlendirecek önemli bir unsurdur.
Bu konunun önemine bağlı olarak başka bir örnek daha vermek istiyorum. MS. 8. yy’da II. Gök Türk Kağanlığı döneminde dikilmiş olan Gök Türk Yazıtlarında yer alan öğütler ve tarihi bilgiler bugün bile (2025) etkisini, önemini ve geçerliliğini sürdürmektedir. Burada Bilge Kağan, Vezir Tonyukuk ve Kül Tigin adına yazılan ve içerisinde o dönemde kullanılan öğütler kendinden sonraki birçok Türk devletini etkilediği gibi bizleri de etkilemeye devam etmektedir. Yazıtlarda geçen bir öğüt ; “… Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları yumuşak imiş. Tatlı sözlerle ve yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzak halkları öyle yakınlaştırır imiş. Tatlı sözlerine, İpekli kumaşlarına aldanıp Türk halkı, çok çok tükendin… Hakanlarının sözlerini almadan her yere gittin, oralarda mahvoldun, tükendin…” Burada geçen öğüt sizce yazıldığı döneme ilişkin ve geçerliliği sona eren bir öğüt mü yoksa bugün bile dikkate alınması gereken bir öğüt mü? Bana göre geçerliliğini koruyan ve sanki üzerinden 1000 küsur yıl geçmemiş de dün yazılmış gibi duruyor. O halde Türk tarihini incelerken, araştırırken ve yorumlarken mümkün olduğu kadar bütünlüğü korumak gerekir. Bu gelişen imkânlarda sizlere en büyük tavsiyem tarihi bir kişiden ya da bir yeri, ülkeyi, devleti öven anlatanlardan olmayıp genel olarak milletin bir bütünlük halini bozmadan öğrenmeye çaba göstermek gerektiğidir.
Sözlerime son verirken Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN fikirlerimin babası dediği Ziya GÖKALP’in şu mısralarını da hatırlatma ihtiyacı duymaktayım.
‘’ Deme bana Kayı, Osmanlı, Oğuz, İlhanlı,
Türk’üm bu ad her unvandan üstündür.
Yoktur Azer, Kırgız, Özbek, Kazanlı,
Türk milleti bölünmez bir bütündür.’’
Kendi kültürümüzü tanımanın yanı sıra geçmişteki tüm unsurlarımızın günümüze katkı sağladığını unutmadan, geleceğe daha sağlam adımlar atmak için bu bilinci geliştirmeliyiz. Eğitim ve öğrenim sürecinde bu değerlere yer verilmesi, toplumsal hafızamızın güçlenmesine hizmet edecektir. Bilgiyle kalın, kitapla kalın.
YUNUS EMRE'NİN KALEMİ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
