Çin medeniyetinin dünya mirasına bıraktığı en önemli icatlarından birisi pusuladır. Bu icat, özellikle denizcilikte devrim yaratarak, denizcilerin yön bulma becerilerini köklü bir biçimde değiştirmiştir. Kültürel etkileşim sonucunda pusula batıya doğru ilerlemiş ve Müslüman Türklerin elinde olan pusula, özellikle Haçlı seferleri sırasında Batılılar tarafından öğrenilip Avrupa’ya taşınmıştır. Pusulanın Avrupa’da yavaş yavaş kullanılmaya başlanmasıyla, özellikle Akdeniz ülkelerinde büyük öneme sahip olmuştur; zira bu, tüccarların ve kaşiflerin yeni ticaret yolları keşfetme şansını artırmıştır. Bu süreçte öne çıkan ülkeler Portekiz ve İspanya olup, bu ülkeler deniz keşiflerinde öncü rol oynamış, yeni toprakların fethi ve zenginlik keşfi konusunda büyük mesafeler kat etmiştir. Daha sonra diğer Avrupa ülkelerine de ulaşmış ve denizcilik alanında çağ atlamasına imkân sağlamıştır. Pusula sayesinde artık denizciler daha cesur bir hale gelmiş, iç denizler yerine dev dalgaların olduğu derinlik ve sırları içinde barındıran okyanuslara ulaşmanın keyfini süreceklerdir. Tabii bunun için cesaretin yanında bir de okyanuslara dayanıklı gemilerin yapılması gerekmekteydi; bu, dönemin mühendislik bilgisi ve malzeme teknolojisi açısından önemli bir adımdı. Bunun bilinciyle tersanelerde çaba harcamaya başlamışlardır. O döneme kadar iç denizlerde (Akdeniz, Karadeniz vs.) kadırga ismi verilen gemiler, Akdeniz’de dolaşmış ve özellikle savaşlarda kullanılan, hızlı ve çevik yapılı teknelerdir. Bu gemiler, ince olup hareket manevraları kabiliyetli olduğu için iç denizlerde iyi hareket edebiliyordu, bu da onları tercih edilen bir seçenek haline getiriyordu. Okyanuslara dayanıklı olamayacağı için daha büyük olan kalyon denilen büyük ticaret ve savaş gemileri üretilmeye başlanmıştır; bu gemiler, daha sağlam yapıları ile denizlerde uzun mesafeler kat edebilme kabiliyeti sunmaktaydı. Okyanuslara dayanıklı gemiler üretildiğinde, cesur denizcilerin pusulayı kullanıp yola çıkmaları için ekonomik desteği ve altyapıyı hazırladıktan sonra denemelere başlamışlardır. Tabii bu denemeler, uzun süreçler ve bin bir çeşit güçlükten sonra yavaş yavaş sonuç verecekti. Burada bazı denizciler isimlerini tarihe yazdırmışlardır: Bartolomeu Dias, Kristof Kolomb, Amerigo Vespucci, Vasco da Gama örnek olarak gösterilebilir. Bu keşifler, sadece yeni toprakların bulunması değil, aynı zamanda farklı kültürel etkileşimlerin gerçekleşmesine, yeni ticaret yollarının açılmasına ve kıtalar arasında bir köprü oluşturulmasına olanak tanımıştır. Coğrafi keşiflerin önemli bazı sonuçları; yeni dünyanın keşfi, dünya haritalarının yeniden şekillenmesi, ticari yolların genişlemesi ve Avrupa’nın ekonomik yapısının dönüşümü olarak sıralanabilir.
- Yeni kıta ve coğrafyalar keşfedilmiştir.
- Doğu-Batı arasındaki mevcut ticaret yolları (İpek-Baharat) değişmiş ve Akdeniz limanları önemini yitirmiştir.
- Avrupa’ya keşfedilen bölgelerden bazı bitkiler getirilmiştir. (Patates,Domates,Kakao,Vanilya,Tütün,Kahve gibi)
- Sömürgecilik anlayışı değişip gelişmiş ve kıta ile bazı bölgelerin ( özellikle yeraltı kaynaklarının zengin olduğu) sömürülmesi mücadelesi Avrupalı devletlerarasındaki rekabeti kızıştırıp ileride yapılacak olan Dünya savaşına yol açmıştır.
- Ekonomide Merkantalizm anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu merkantalizm anlayışı kısaca: zenginlik ölçütünün toprak değil madenler olması anlayışıdır.
Merkantalizmin yayılmasıyla birlikte, Batı dünyası toprak genişletme (fethetme) politikasını azaltıp, doğrudan yeraltı kaynaklarının yüksek olduğu bölgelere hükmetmenin alternatiflerini aramaya başlamıştır. Bu alternatifler, o kadar hızlı bir gelişim göstermiştir ki, başta Avrupa olmak üzere, tüm dünyanın siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel dengelerinin bozulup değişmesine neden olmuştur. Örnek olarak, Amerika kıtasında İngilizce konuşulması ve İngiliz kültürünün izlerinin görülmesi, Güney Amerika’da ise İspanyolca ve Portekizce konuşulması ve o kültürlerin izlerinin görülmesi verilebilir. Bu faaliyetler, Avrupa ülkelerinin hızlı zenginleşmesine olanak sağlamış ve bu durum, İtalya’da Rönesans’ın başlamasına çok büyük katkıda bulunmuştur. Rönesans ile Avrupa’da sanat, teknik ve bilim alanlarında önemli gelişimler yaşanmış, bu durum da kıtanın entelektüel ve kültürel hayatında çarpıcı değişimlere yol açmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, coğrafi keşiflerin başladığı ve yoğunlaştığı süreçte, dünya gücü olarak imparatorluğun zirve noktalarına doğru ilerliyor ve kendisine döneminde herhangi bir rakip bulamıyordu. Bu durum, Osmanlı’nın siyasi gücünü pekiştirmiş ve onu dünya sahnesinde güçlü bir aktör haline getirmişti. Belki de bunun vermiş olduğu yüksek özgüvenle, bu tarz keşiflere ya da uğraşlara pek önem vermemiştir. Osmanlı, coğrafi keşiflerin etkilerini yeterince öngörememiş ve sonuç olarak, bir süre sonra, ne yazık ki Osmanlı için işler pek yolunda gitmemiştir. Bu keşiflerin gerisinde kalan Osmanlı, özellikle Coğrafi Keşiflerden sonra Ümit Burnu’nun bulunması, Hint Deniz Yolu’nun keşfedilmesi ve Akdeniz limanlarının önemini kaybetmesi ile Baharat yolundan sağladığı ekonomik gelirlerin ciddi oranda azalmasına maruz kalmıştır. Bu durum, imparatorluğun ekonomik anlamda altüst olmasına neden olmuştur ve Osmanlı’nın gücünü zayıflatmıştır.
Osmanlı, bu keşiflerin ardından yaşadığı ekonomik bunalımların 17. yüzyılda etkisini iyiden iyiye göstermesine ve imparatorluk içerisinde farklı ekonomik politikalar üzerinde çalışmalara yol açmasına sebep olmuştur. Örneğin; İltizam sistemi, Tağşiş sistemi gibi uygulamalar, devletin mali durumunu düzeltmek amacıyla ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra, Avrupa devletlerinin sömürge olarak gördüğü imparatorluk, özellikle 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyılın tamamı ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Avrupalı devletlerle mücadele etmek zorunda kalmış ve bu süreç Osmanlı’nın yıkılışına kadar devam etmiştir. Sömürgecilik faaliyetleri, Avrupa’nın daha fazla güçlenmesine katkıda bulunurken, Osmanlı’nın kaderi üzerinde de olumsuz etkiler yaratmıştır. Bu çalkantılı dönemlerde, Osmanlı İmparatorluğu’nun kaynaklarını etkin bir şekilde kullanma çabaları, birçok zorluk ve engelle karşılaşmıştır.
Sonuç itibarıyla, tarihsel süreçlerin getirdiği bu değişimler, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal yapılar üzerinde de derin etkiler bırakmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, dünya tarihinin önemli bir parçası olarak, bu dönüşüm sürecinde büyük hezimetler de yaşamış, ancak aynı zamanda kültürel mirasının izlerini de günümüze taşımıştır. Bu karmaşık ilişkiler ağı, tarihsel olayların nasıl birbirini etkilediğinin bir örneğini sunmaktadır. Kitapla kalın, bilgiyle kalın.
YUNUS EMRE'NİN KALEMİ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.
