Osmanlı İmparatorluğu’nun Gerileme Döneminde Rusya ile İlişkiler

Rusya, 17. yüzyıldan itibaren Avrupa sahnesinde yer almış ve zaman zaman bu yüzyıldan itibaren sıcak denizlere inme politikası sebebiyle Kırım ve Osmanlıyla etkileşime girmiştir. Osmanlı jeopolitik olarak çok önemli bir konumda yer almıştır. Rusya, diğer Avrupa devletlerinin (İngiltere ve Fransa) gerisinde kalmış ve bu açığı en kısa zamanda kapatmak için çalışmalara yönelmiştir. Ancak, sıcak denizlere inip Akdeniz ticareti ve siyasetinde söz sahibi olan Osmanlı’yla çetin mücadeleye girmesi gerektiğini biliyor ve ona göre bir politika izliyordu. Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya, Venedik, İngiltere ve Fransa gibi devletlerin yanında bu çağdan itibaren Rusya ile de mücadele etmek zorunda kalmıştır. 18. yüzyıla gelindiğinde Rusya, Osmanlı üzerinde çeşitli politikalar uygulamıştır. Bunlar zaman zaman savaş olmuş, zaman zaman da Slav kökenli Balkan uluslarını milliyetçilik akımı etkisiyle kışkırtıp isyan etmesi için gerekli çalışmaları yapmaktan geri durmamıştır. Bu çalışmalar, fikirsel olmanın dışında silah, cephane ve para yardımları da olmuştur. Bu yüzyılda Osmanlı-Rusya savaşları artmış ve özellikle birinci adım olarak Karadeniz’e hakim olma yolunda çok sert mücadeleler yaşanmıştır. Bu mücadelelerin en önemlisi 1768-1774 yılları arasında yaşanan mücadeledir. Osmanlı bu mücadelede çok ağır bir yenilgi almış, Balkanlarda ve Kırım civarında kaybettiği kara savaşlarının yanında bir de Çeşme baskınında donanması yakılmıştır. Zor bir yüzyılın içerisinde bulunan Osmanlı, yine bu savaşın ardından kendisi ve istikbalini oldukça olumsuz etkileyecek bir antlaşma imzalamak zorunda kalmıştır (Küçük Kaynarca). Bu antlaşmaya göre, ilk kez bir Türk toprağını (Kırım) kaybetmenin yanında, ilk kez savaş tazminatı ödemek zorunda da kalmıştır. Ayrıca, Rusya’nın iç işlerine karışmasına da engel olamayan Osmanlı, artık düşmanlarının kolayca ulaşıp haber alabileceği ve gizli hazırlık, görüşme ve ittifakların kurulma çalışmalarından da haberdar olmasının önüne geçememiştir. Tabii ki, 18. yüzyıl Osmanlı döneminin gerileme dönemi olması yanında, bu yüzyılın sonlarına doğru yine Rusya ile yapılan mücadelenin ardından dağılma dönemine girmesi kaçınılmaz olmuştur (Yaş Ant. 1792).

  1. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı’da milliyetçilik akımlarının etkisi ön plana çıkmış ve 1804 yılında ilk kez Sırplar isyana kalkışmıştır. Osmanlı, bu isyanı güçlükle bastırmış, bir yandan da bu isyanı körükleyen ve kendilerini destekleyen Rusya ile bir kez daha karşı karşıya gelmiştir. Sırp isyanının sonlarına doğru bir de Rusya ile 1806-1813 yılları arasında mücadele eden Osmanlı için bir kez daha işler ters gitmiş ve Bükreş Antlaşmasıyla (1813) Sırplara özerklik vermek zorunda kalmıştır. İşler burada bitmemiş ve Osmanlı’nın içinde bulunduğu bu olumsuzluktan yararlanmak isteyen Yunanlar da Rusya’nın desteği ile bağımsızlık için 1820 yılında Mora Yarımadası’nda isyana başlamıştır. Osmanlı, bu isyanı kendisi bastıramayınca, yine kendisine bağlı Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan yardım istemek ve bu isyanı bastırması karşılığında da kendi valisine taviz vermek zorunda kalmıştır. Avrupalı devletlerin araya girmesiyle imzalanan Edirne Antlaşması’nda (1829) Yunanlar, Mora’da bağımsızlığını kazanan ilk azınlık olmuştur. Osmanlı bu yüzyılda Avrupalı rakiplerinden (İngiltere, Fransa ve Rusya) geri kalmasının en önemli sebepleri arasında, sanayi, askeri, eğitim alanlarında geri kalmasının ve takip etme isteği ve gerekliliğinin çok geç oluşmasının yanından, bir de iç politikada otoritesinin kaybetmesiyle birlikte dışarıda Rusya’nın kışkırtmalarına engel olamaması ve kendisinin askeri yönünün güç kaybetmesiyle birlikte kendisinden daha güçlü bir valiyi kontrol altına alamayıp isyan bastırma noktasında çok fazla taviz vermesi söylenebilir. Yine bu yüzyılda Panslavizm dediğimiz politikanın yoğun bir şekilde uygulanması ve önüne geçilememiştir (Panslavizm; Pan, birleşmek, birleştirmek anlamlarında kullanır, Slav ise bir kökendir. Kelimenin anlamı Slav birliğidir). Bu politikayı Rusya nasıl uygulayacağını çok iyi bilmekte ve Slav kökenli toplumları kendisine çok rahat bağlayıp kullanabilmektedir. Tabii ki burada 19. yüzyıl Slav isyanları ve Rusya ile girilen savaşlara daha fazla değinmeyeceğim.

Tarihi zamanlar hakkında oturulan yerden konuşmak kolay olsa gerek. Ben de bunun farkındayım; ancak bu süreci okumuş bir kişi olarak bu süreçte kendimi, o dönem olaylarının nasıl engelleneceği yahut nasıl en az kayıpla atlatılacağı konusunda kafa yormaktan kendimi geri çekemedim. Sizlerle bunu paylaşmak isterim. Milliyetçilik akımının somut olarak çıkışı ve yayılışıyla birlikte birçok ulus, bunu özüne dönmek ve kendi milli değerleriyle ulusal kültür ve mefkurelerini korumak yolunu tercih edip ilk fırsatta gerek fiili gerek teorik olarak uygulamaya geçmişlerdir. Tabii ki burada sadece Sırp ve Yunanları örnek gösterdim; ancak bu olayları dünya geneline yayabilmek mümkündür. Görülmektedir ki bu süreçte Osmanlı, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da bu yüzyılda geri kalmış ve sınırlarında yaşayan herkesi eşit bir tebaa olarak görerek onların haklarını Osmanlı’nın kurucu unsurundan (Türk) bir farkı kalmayacak kadar haklar vermiştir. Bu tutarlı ve mantıklı bir çıkar yol olmadığı gün gibi ortada olmasına ve dönemin genç Osmanlıları bunlar hakkında önemli fikirsel çalışmalar yapmış olmasına rağmen istibdatla karşılaşmışlar ve fikirlerini istedikleri gibi ve rahat bir şekilde topluma aktaramamışlardır. Osmanlı’nın uyguladığı istibdat dönemi, toplumun dışa kapalı bir kutu haline gelmesini sağlamasından dolayı toplum hiçbir şekilde içerisinde bulunduğu olumsuzlukları gidermek için yeterli bir çalışma alanı bulamamıştır.

Balkan uluslarının azınlık isyanları ve Avrupalı devletlerle yaşanan mücadelelere bir de Rusya ile fiili mücadele eklenince Osmanlı, bu süreçte oldukça yıpranmıştır. Bu mücadelelerde bazen zafer kazanılsa da, birçok mücadelenin eli boş dönen Osmanlı bu süreci maalesef iyi değerlendirememiş ve bu süreçte kayıpların önüne geçemediği için bu yüzyılın sonlarından itibaren yıkılış serüvenine de başlamış oldu. Kitapla kalın, bilgiyle kalın.


YUNUS EMRE'NİN KALEMİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

yunusemreninkalemi tarafından yayımlandı

Merhaba.Ben Yunus Emre. Burada tarihin çeşitli alan, şahıs ve olaylarından oluşan makalelerimi ve denemelerimi paylaşacağım. Ayrıca YKS düzeyinde tarih ve diğer alanlarda çalışmanın nasıl yapılacağı ile ilgili de bilgiler olacaktır. Sizlerin de görüş ve önerilerine açığım

Yunus Emre'nin Kalemine Hoş Geldiniz.