Anadolu’nun Tarihi ve Kültürel Zenginlikleri

Anadolu toprakları çok fazla tarih kokan ve hemen hemen her bölgesinde üzerinde yaşadığı kültüre ait önemli izler, kalıntılar bırakarak bizlerin bugün bu miras üzerinde yaşamasını sağlayan bir coğrafyadır. Anadolu, tarih öncesi çağlardan itibaren birçok uygarlığa ev sahipliği yapmanın yanı sıra, coğrafi konumunun hediyesi olarak dışarıdan göç ve ticaret yoluyla başka toplum ve kültürlerle de tanışma ve kaynaşma imkanı sağlamıştır. Batıdaki toplumlar doğu zenginliğinden yararlanmak için ilerlerken ya da doğu toplumları elindeki ticari ürünleri satmak ve felsefe öğrenmek amacıyla batıya doğru yol alırken, bu topraklar her iki tarafın etkileşime geçmesine ve yapıcı bir diyalog kurmasına yol açmıştır. Bu etkileşimler, sadece ekonomik faydalarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda sanat, bilim ve felsefe alanında da önemli kazanımlar sağlamıştır. En basiti, bu bereketli topraklara sahip olmak isteyen insanların çarpışmasıyla kaynaştığı bu topraklarda, hemen hemen her gelenin bir kültür bıraktığı bir miras meydana gelmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Anadolu sadece bir coğrafya değil, aynı zamanda insanlık tarihinin temel taşlarının şekillendiği, kültürlerin harmanlandığı ve geçmişin izlerinin her köşesinde hissedildiği bir açık hava müzesidir.

Anadolu, modern dünyanın içerisinde de Helenizm’i yaşatan ve bu kültürü içinde barındıran bir coğrafyadır. Bu topraklar tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve farklı kültürlerin birleşiminden oluşan zengin bir mirasa sahiptir. Anadolu’da batıya ilerlediğinizde, Lidyalılara, Romalılara, İyonlara ve Yunanlara ait birçok yapıtla karşılaşabilirsiniz. Bunlar, geçmişin izlerini taşımakta ve tarihsel önemlerini günümüzde de korumaktadır. Anadolu’nun merkezine doğru gittiğinizde ise Hititler, Frigler, Danişmentliler, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlamanız mümkündür. Bu eserler, Anadolu’nun geçmişteki çeşitliliğini ve kültürel zenginliğini gösteren önemli belgelerdir.

Günümüzde ise zamanın ilerlemesiyle birlikte tarihe ve bu tür miraslara olan önemin azalması, bizlere geçmişe sahip çıkılmaması marifetmişçesine yaşanması acı bir durumun göstergesi haline gelmiştir. İnsanlarımızın tarihi eser ve kalıntılara sahip çıkmanın şuurunu aşılamak, milli bir görev olarak ön plana çıkmaktadır. Yıllardır medya organlarında kaçak kazılar sonucu bulunmuş binlerce yıllık önemli eserlerin yurtdışına kaçırıldığına dair haberler duymaktayız. Bu durum, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde tarih bilincinin ne kadar önemli olduğunu gözler önüne sermektedir. Eğer bir millet kendi geçmişini koruyamazsa, zamanla bu mirasların değeri yok olacaktır.

Bunun yanı sıra bazı bölgelere yapılan kazılarda elde edilen milyonlarca değerindeki eserin yurtdışına kaçırılması ve suçluların yakalanması, durumu daha da vahim bir hale getirmektedir. Tarih, yalnızca geçmişte yaşamış olanların değil, aynı zamanda bizlerin de bir parçasıdır. Ancak, bazen üzücü haberlerle karşılaşmaktayız. Bin yıllık kalıntıların restore edileceği veya taşınacağına dair haberler, tarihi alanların nasıl önemsizleştirildiğini göstermektedir. Eserlere restore amacıyla yapılan müdahaleler, çoğu zaman kalıntıların özgünlüğünü ve tarihsel değerini yok etmekte, onları daha “sağlam” hale getirmeye çalışmak ise sadece bir yanılsamadır.

Ayrıca, kalıntıların üzerine yazı yazma veya keskin aletlerle isim kazıma gibi durumlar, tarihsel mirasa karşı duyarsızlığın birer örneğidir. Son yıllarda gerçekleştirdiğim seyahatlerde, medreseler, tapınaklar ve tarihi duvarlar gibi yerlerde bu durumlardan pek çoğuna tanık oldum. Tarihi yapıları ziyaret ederken, bazı duvarların kişiler tarafından umursamazca harabe haline getirilmesi, geçmişin zenginliğini göz ardı etme anlamına gelmektedir. Oysa bu kalıntıların duvarları, üzerinde yılların izlerini taşıyarak, geçmişteki farklı kültürlerin buluşma noktalarıdır.

Sanat tarihçileri, arkeologlar ve tarihçiler, bu taşları ve yapıtları inceleyerek Anadolu’nun kültürel geçmişini gün yüzüne çıkarmak için sürekli bir çaba içerisindedirler. Ancak tarih bilincinin yeterince gelişmediği bir toplumda, tarihsel miraslar da gereken önemi bulamamaktadır. Bu nedenle, toplum olarak biraz daha duyarlı olmak, geçmişe sahip çıkmak ve tarihi değerlerimizi koruma sorumluluğunu üstlenmek gerekmektedir. Bu konuda duyarlılığı artırmak amacıyla, özellikle genç nesillere ve çevremize bilinçlendirme çalışmaları yapmak, geleceğe bırakacağımız en önemli miraslardan biri olacaktır. Kitapla kalın, bilgiyle kalın…


YUNUS EMRE'NİN KALEMİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

yunusemreninkalemi tarafından yayımlandı

Merhaba.Ben Yunus Emre. Burada tarihin çeşitli alan, şahıs ve olaylarından oluşan makalelerimi ve denemelerimi paylaşacağım. Ayrıca YKS düzeyinde tarih ve diğer alanlarda çalışmanın nasıl yapılacağı ile ilgili de bilgiler olacaktır. Sizlerin de görüş ve önerilerine açığım

Yunus Emre'nin Kalemine Hoş Geldiniz.