Ortak hareket etme diye adlandırdığım şey, bir milletin dayanışma içerisinde sosyal, askeri, siyasi, ekonomik alanlarda yaşamlarını sürdürmesidir. Bu dayanışma, sadece bireylerin birbirine destek olmasıyla sınırlı kalmaz; aynı zamanda toplumun tüm katmanlarının birlikte hareket etmesi için gerekli olan bir dizi mekanizma ve ilkelerin oluşturulmasını gerektirir. Ortak hareket etme bilinci milletleri bir arada tutan ve sağlıklı toplum yapısı oluşmasında ön plana çıkan bir mekanizmadır. Bu bilincin güçlenmesi, toplumların kültürel zenginliklerinin yanı sıra ulusal kimliklerini de pekiştirir. Milletlerin var oluşundan beri ortak hareket etme bilinci söz konusudur ve bu bilinç toplumların tarihsel süreçlerinde büyük kayıplara karşı bir koruma kalkanı işlevi görmüştür. Bu bilinç, beraberinde önemli gelişmeleri meydana getirmiştir; bu gelişmeler, ortak örf, gelenek, toplum bilinci ve yaşayış tarzları gibi çeşitli sosyal, siyasal, ekonomik alanlarda ortaya çıkmıştır. Örneğin, savaş dönemlerinde ve kriz anlarında gösterilen dayanışma, milletlerin birleşik bir güç olarak ayağa kalkmasını sağlarken, barış zamanında da sosyal projeler ve kültürel etkinlikler yoluyla devam etmiştir. Bir milleti şekillendiren en önemli unsurlar bu şekilde oluşmuştur. Her birey, toplumda yer aldığı andan itibaren bu toplumsal hareketin bir parçası olarak yavaş yavaş sürece uyum sağlamış ve içinde bulunduğu toplumda bir fert olarak yer almıştır. Bu süreçte kişinin yetişmesinde toplum ve fertler önayak olacak ve onun sorumluluklarını aşılayacaktır. Eğitim kurumları, aile yapıları ve sosyal çevre, bireylerin bu bilinçle donatılmasında kilit rol oynamaktadır. Milletlerin ortak hareket noktasında iki hassas durum vardır: Tarih ve dil. Milletler, kendi dillerini konuşup yabancı sözcüklerin dillerine girmesini engellemesiyle ortak hareket noktasında sağlıklı ve özgün bir iletişim sayesinde daha kuvvetli bir bağ oluşmuştur. Bu bağ, kültürel etkileşim ile daha da derinleşirken, toplumsal hafızanın korunmasına katkı sağlar. Çok uluslu yapılarda (İmparatorluk) bunu sağlamak çok mümkün olmadığı için sağlıklı bir ortak hareket etme mekanizması oluşmamıştır. Zaman içerisinde bunun olumsuz yanları meydana gelmiştir; bu durum, ait olduğu kültürü ve dili unutan bireylerin sayısının artmasına yol açmıştır. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde hassas olan bu konuya değinmek ve iyi bir çalışma yapılıp denetim sağlamak amacına da hizmet eden Türk Dil Kurumu açılmıştır. Bu kurum, Türkçenin zenginliğini ortaya çıkarmak ve yabancı kelimelerden arındırılmasını sağlamak adına önemli çalışmalara imza atmış ve bu konuda titizlikle çalışmalarını sürdürmüş ve daha da sürdürmektedir. Fakat günümüzde ne yazık ki toplumumuz bu konuda sağlıklı bir şekilde ilerleyememektedir; dilin yavaş yavaş pop kültüre yenik düştüğü gözlemlenmektedir. Milletler, ortak hareket ederken bu faaliyetlerini gelecek kuşaklara aktarır. Bunu yaparken büyüklerin küçüklere nasihat etme, bazı özgün eşyaları miras bırakmak olduğu kadar çeşitli gereçlerden de yararlanarak eğitimde bunları da kullanmıştır. İnsan ömrü, gelecek planları yaparken tecrübelenemeyecek kadar kısa olduğundan, bu süreç içerisinde zayıf kalmamak için burada tarihten yararlanma çabasına girmeyi ihmal etmez. Zaman ilerledikçe milletlerin çeşitli toplum ve milletlerle olan ilişkileri de genişler ve tarih dediğimiz alanın konusu ve kapsamı artar. Bu da gelecek kuşakların ortak hareket etme bilincini sağlayabilmesi sorumluluğunu artırmaktadır. Tarih alanında çalışma yaparken arada bir kopukluk olması, toplum ya da devlet seçilmesi veya ulusumuzun kurduğu bir devlet araştırılma sürecinde titizlikle hareket ederken bir diğer devleti incelerken basitçe geçiştirilmesi ortak tarih noktasında kopukluğa neden olmaktadır. Bu tarih çalışmaları yapılırken milli kaynak, konu ve ülküler ön planda tutulmalıdır; bu sayede geçmişten gelen mirasların günümüzde daha anlamlı bir şekilde aktarılması sağlanabilir. Çok uluslu yapılarda bunu ortaya çıkarmak bir süre sonra zorlaşır ve işler içinden çıkılmaz bir hale gelebilir, bu durum kendi ulusal bilincimizi kaybetme tehlikesini de gündeme getirir. Yine Cumhuriyet döneminde bu konunun da üzerinde durularak Türk Tarih Kurumu açılmıştır. Türk tarihini bir bütün halinde incelemek, ortaya çıkarmak ve gelecek kuşakların yararlanmasında faydalı olmak konusunda birçok çalışmaları olmuş ve bu çalışmalarda devam etmektedir. Ancak, ne acıdır ki günümüzde toplumsal olarak özellikle gençler ve orta yaş sayılabilecek yurttaşlarımız tarih alanından da biraz uzaklaşmıştır; dijital dünyanın sunduğu alternatifler, geleneksel metotların gerisinde kalmasına neden olmuştur. Sonuç olarak ortak hareket etme bilincini oluşturan bu faktörlere sahip çıkmak milletin her ferdi için gereklidir. Ortak dil ve tarih, milleti oluşturan ve ortak hareket etme noktasındaki önemini kavrayıp bu noktayı ihmal etmeden çalışmak bizler için gelecek kuşaklara bırakılması gereken en önemli miraslarımızdan biridir. Üzerimize düşeni hakkını vererek yapacağımızdan şüphem yoktur. Esenlikler dilerim. Kitapla kalın, bilgiyle kalın.
YUNUS EMRE'NİN KALEMİ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

Hocam öncelikle yazı için teşekkürler. Çoğu imparatorluk için kültürel çeşitliliği kısa vadede zenginlik, uzun vadede dayanışma ve birliğe tehdit olarak mi görmemiz gerekir ?
BeğenBeğen
Tarihte kurulan bir çok imparatorluğun bir noktadan sonra zayıflamasının en önemli sebeplerinden biri budur. Zenginliği korumak maalesef çok kolay olmuyor.
BeğenBeğen